|
|
 |
ULUDERE HABER ARŞİV BÖLÜMÜ
Değerli ziyaretçiler bu bölüm de Arşivimiz yer almaktadır sitemizdeki geçmişe ait haberleri yazıları bilgileri bu bölüm de takip edebilirsiniz...
Güncel Haber Arşivi
- ŞIRNAK VALİSİ İFTAR VERDİ, DTP'Lİ BAŞKANLAR KATILMADI
- SYDV’DEN RAMAZAN YARDIMI DTP'Lİ KAPLAN: “HÜKÜMET SÖZCÜLERİ ÜSLUP VE DİLLERİNE DİKKAT ETSİN
- Amed 1 Eylül'e hazırlanıyor
- Orucumu ‘aferin’ beklemeden tuttum
- Türk: Hatanın bedeli ağır olur
- 3 Kişi ağır yaralı
- Vali MGK yolunda
- Van yolunda kaza
- Van Belediye'si halkla buluştuTürk ve Ayna'dan tepki
- ''KATKIM OLUCAKSA GELİRİM''
- Türk: Diyarbakır Cezaevi müze yapılmalı
- İçişleri Bakanı'na Açık Mektup
- Barış Mücadelesi Kadınların Özgürlüğünü de İçermeliHakkari'de kuzu kırpma şenliği
- CİZRE SİVİL SAVUNMADAN DİCLE NEHRİ UYARISI
- Şıwan Perwer gözaltında!
- Öcalan'la görüşemediler
- Sezen Aksu'dan destek
- Demokratik açılım nerde
- Bağdat'ta hedef bakanlıklar
- Peygamberi de Türk yaptılar
- Ekonomi'de kürt açılımı
- Önkoşulsuz yol haritası mı
- Açılıma aile tepkisi
- Yüksekova'da trafik kazası
- KCK patlamayı kınadı
- Özkök. ROJ'a cevap verdi.
- Cenaze Hakkari yolunda!
- Eruh, Festivale Hazır
- Türk: Öcalan'sız başarı olmaz
- DBH muhattap Kürt halkıdır
ŞIRNAK VALİSİ İFTAR VERDİ, DTP'Lİ BAŞKANLAR KATILMADI

ŞIRNAKHABER - Şırnak Valisi Ali Yerlikaya'nın, Polisevi'nde belediye başkanları için verdiği iftar yemeğine DTP'li belediye başkanları katılmadı. Yemeğe Vali Ali Yerlikaya, İl Emniyet Müdürü Mehmet Avcı, siyasi parti il başkanları ve AK Partili belediye başkanları katılırken, aralarında Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal'ın da bulunduğu DTP'li 11 belediye başkanı iftar yemeğine katılmadı.
Şırnak Polisevi'nde verilen iftar yemeğinde, Şırnak Valisi Ali Yerlikaya'nın sağ tarafında Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal için ayrılan yere belediye başkanın katılmamasından dolayı AK Parti İl Başkanı Rezgin Birlik oturdu. İftar yemeğinde DTP'li belediye başkanları ve il başkanı için ayrılan yerler boş kaldı. İftar yemeğinden sonra kısa bir açıklama yapan Şırnak Valisi Ali Yerlikaya, DTP'li belediye başkanlarının yemeğe niçin katılmadıklarını bilmediğini ve gelmeme sebepleri konusunda kendilerine hiçbir bilgi verilmediğini söyledi.

Yemeğe katılmayan Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal ise konu hakkında yorum yapmaktan kaçındı ve gerekli açıklamanın il başkanları tarafından yapılacağını belirtti.
DTP İL BAŞKANI BAYAR"IN AÇIKLAMALARI
"1 gün önce Valilik Özel Kalem Müdürü aracılığı ile Vali Bey tarafından bütün belediye başkanları ile siyasi il başkanlarının katılacağı bir iftar yemeği verileceği bize bildirdi " diyen DTP İl Başkanı Selim Bayar, "Türkiye'de ilk defa ezber bozan söylemlerin dışında Türkiye'nin temel sorunu olan Kürt sorununun çözümüne dönük açıklamalar ve söylemler resmi dillerde açıklanmaya başlandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le başlayan açıklamalar, hükümet, aydınlar, yazarlar ve bazı STK'lar tarafından aleni bir şekilde tartışılmaya başlandı. Umut verici heyecanlı bir süreçti. En çok da bölge halkını heyecanlandırmıştı. Çünkü en çok gözyaşı ve kana bölge halkı tanıklık ediyordu. Ancak son dönemlerde CHP ve MHP gibi siyasi partilerin ilkel ve zamanı geçmiş söylemleri karşısında hükümetin bir anda muhalefete boyun eğdiğini gördük" dedi.

Dün yapılan açıklamalarla olumlu yöndeki sürecin olumsuz yöne döndüğü ve halkın hayal kırıklığına uğratıldığını gördüklerini dile getiren Bayar, "Biz de Vali Bey'in bu yemek davetine, bu süreci göz önünde bulundurarak, demokratik tepkimizi ortaya koyarak katılmadık" dedi.
"Çözüme dönük umudumuz artmıştı ve hala da devam ediyor" diyen Bayar, "Son yapılan açıklamalar karşısında hükümetin muhalefete boyun eğdiğini gördük. Artık bizim bu söylemlere tahammülümüz kalmadı. Bu söylemlerin ne bölge insanına ne de Türkiye'ye fayda getireceğine inanıyoruz. Biz Vali Beyin yemek davetine kendi aramızda tartışarak aldığımız bir kararla katılmadık.” dedi.
Şırnak Valisi Ali Yerlikaya"nın verdiği iftar yemeğine Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal, Cizre Belediye Başkanvekili Nevzat Karakaş, Silopi Belediye Başkanı Emin Tuğurlu, İdil Belediye Başkanı Resul Sadak, Uludere Belediye Başkanı Şükran Sincar, Beytüşşebap Belediye Başkanı Yusuf Temel, Balveren Belde Belediye Başkanı Abdurrezzak Yıldız, Kumçatı Belde Belediye Başkanı Abit Durak, Uzungeçit Belde Belediye Başkanı Ali Bayram, Başverimli Belde Belediye Başkanı Sinan Usal ve Sırtköy Belde Belediye Başkanı Nuri Akman Katılmadı.
İftara AKP"li Güçlükonak Belediye Başkanı Bahattin Aktuğ, Şenoba Belediye Başkanı Sabri Babat, Hilal Belde Belediye Başkanı Cafer Benek, Fındık Belde Belediye Başkanı Abdulselam İmre, Mezra Belde Belediye Başkanı Hüsnü Timur ve Karalar Belde Belediye Başkanı Halef İnan katıldı.
SYDV’DEN RAMAZAN YARDIMI
ŞIRNAKHABER - Şırnak Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığı 11 ayın sultanı Ramazan ayı nedeniyle 1700 aileye gıda yardımında bulunacak.
Şırnak Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü"nden konu ile ilgili yapılan yazılı açıklamada; “Vakfımız tarafından Mübarek Ramazan ayı dolayısıyla Şırnak merkez ile merkeze bağlı köy ve beldelerde ikamet eden mali durumu kötü, fakr-u zaruret içerisinde yer alan, yoksul ve ihtiyaç, sahibi 1700 haneye adrese teslim şeklinde temel gıda ve temizlik malzemelerinden oluşan yardım paketi hazırlanmış olup dağıtımı gerçekleştirilecektir.
Gıda paketleri her bir haneye 1 torba Un, 5 kg Şeker, 1 kg Çay. 5 kg Pirinç, 5 kg Bulgur, 5 kg nohut, 5 kg mercimek, 5 kg sıvı yağ, 5 kg Kuru Fasulye, 5 kg Makarna, 1 kg Salça, 5 kg Deterjan, 1 kg Sabun ve 1,5 litre Bulaşık Deterjan'ından oluşmaktadır.”denildi
DTP'Lİ KAPLAN: “HÜKÜMET SÖZCÜLERİ ÜSLUP VE DİLLERİNE DİKKAT ETSİN

ŞIRNAKHABER – ANKA"nın harbine göre DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, canlı yayında NTV"nin sorularını yanıtlarken, Hükümetin "Kürt açılımı" konusunda ilk değindiği konunun üslup ve yöntem olduğunu hatırlattı ve "Bu uyarıları yöneltenlerin kendi üslup ve yöntemlerine dikkat etmesi gerekiyor" dedi. "Kürt açılımı" sürecinin işletilmesinde üslup ve yöntemin önemine işaret eden Kaplan, Hükümet sözcüleri tarafından yapılan açıklamaların Kürt halkının onurunu rencide edici, kırıcı yönde olduğunu, ayrıca resmi söylemin allayıp pulladığını ifade etti. Kaplan, CHP ve MHP"nin süreci tıkamaya yönelik çabalarına AKP"nin de su taşır nitelikte açıklamalarda bulunduğuna dikkat çekti.
Böylelikle güveni sarsan bir durumun ortaya çıkmaya başladığını ifade eden Kaplan, Kürt halkının bu ülkenin yurttaşı olduğunu ve bu nedenle duyarlı bir dil kullanılması gerektiğini kaydetti. Hükümet sözcülerinin üslup ve dillerine dikkat etmeleri gerektiğini söyleyen Kaplan, Abdullah Öcalan"ın idamına ilişkin tartışmaların doğru olmadığını anlattı.
Bir takım gelişmeleri kaçınılmaz kılan bir sürecin yaşandığına dikkat çeken Kaplan, herkesin bu süreci katkı sağlayacak projeler ortaya koyması gerektiğini ifade etti. Türkiye"de milyonlarca Kürt yurttaş yaşamıyormuş, bazı sıkıntıları da yokmuş gibi süreci tıkayan dar anlayışların varlığına da işaret eden Kaplan, "Kimse demiyor, süren bir çatışma var, ağır sonuçları var, akan kan durmalıdır" biçiminde konuştu ŞIRNAK HABER
Amed 1 Eylül'e hazırlanıyor
25 Ağustos 2009 Salı 12:17
Diyarbakır'da 1 Eylül tarihinde DTP ve çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından "Onurlu bir barışa evet" adı altında miting düzenleneceği bildirildi.
Miting tertip komitesi adına, Sümerpark içerisindeki resepsiyon salonunda bir açıklama yapan DTP Diyarbakır İl Başkanı Fırat Anlı, Kürt sorununun Kürt açılımı ile ifade edilmesini ve diyalog sürecinin başlatılmasını olumlu gördüklerini belirtti.
Hükümetin açılımının toplumda çok büyük beklenti yarattığını vurgulayan Anlı, "Bu beklentinin altında kalmamak için Kürt sonunun çözümüne katkı sunabilecek, tüm aktörlere gidilmeli ve görüşleri muhakkak aranmalıdır. Kürt sorununun demokratik, barışçıl, onurlu çözümünden yana olanları kardeşçe, eşit ve adil koşullarda yaşamayı isteyenleri 1 Eylül'de İstasyon Meydanı'nda bekliyoruz" dedi.
Anlı, mitinge aralarında bazı ünlü sanatçıların da bulunduğu çok sayıda kişiyi davet ettiklerini sözlerine ekledi. Basın açıklamasına DTP Batman Milletvekili Ayla Akat, Diyarbakır Büyükşehir ve ilçe belediye başkanları katıldı.
Orucumu ‘aferin’ beklemeden tuttum
25 Ağustos 2009 Salı 10:00
Ne babaannem, ne de ondan sonraki kuşaktan amcalarım, yengelerim, babam, annem, bir gün bile oruç tutmazlardı ama Ramazanlarda iftar saati, oruç tutanların iştahıyla beklenirdi.
ORHAN PAMUK*/ Dinin, Allah"ın varlığı, kitapları, kuralları ve peygamberleri aracılığıyla dünya işlerine ve vicdanımıza seslenen bir faaliyet olmaktan çok, aşağı sınıfların çaresizlikleri yüzünden ilgilendikleri birtakım tuhaf ve kimi zaman eğlenceli kurallara indirgenmesi, onun Batı ile Doğu arasında tuhaf bir müzik ve mantıkla gidip gelen bizim günlük hayatımıza kabulünü kolaylaştırıyordu.
Ne babaannem, ne de ondan sonraki kuşaktan amcalarım, yengelerim, babam, annem, bir gün bile oruç tutmazlardı ama Ramazanlarda iftar saati, oruç tutanların iştahıyla beklenirdi. Akşamın erken bastırdığı kış günlerinde babaannem misafirleriyle poker ya da bezik oynarken, iftar bir çeşit fırında ekmek ve çay saatine dönüşür, kâğıt oynarken sürekli bir şeyler atıştıran bu yaşlı ve neşeli kadınlar iftar saati yaklaşırken tıkınmayı bırakır, oyun masasının yanına, dindar bir zenginin konağında görüleceği cinsten, çeşit çeşit reçelli, peynirli, zeytinli, börekli, sucuklu bir iftar masası özenle kurulur, radyoda iftar saatinin yaklaşmakta olduğunu sezdiren ney çalarken babaannemle misafirleri, sanki sabahtan beri açmışlar gibi sabırsızlıkla “Daha ne kadar var” diye sorarlar, top atıldıktan sonra da, aşçı mutfakta bir şeyler yesin diye bekledikten sonra kendileri de hırsla yemeğe başlarlardı. Bugün bile, ne zaman radyodan ney sesi işitsem ağzım sulanır.
Camiye ilk götürülüşüm, din ve İslâm konusundaki temel önyargımı doğrulamaya yaradı. Resmî gezi değildi bu: Evde kimseciklerin olmadığı bir öğleden sonra, hizmetçi kadın Esma Hanım, ibadet aşkından çok, evde canı sıkıldığı için kimseden izin almadan beni camiye götürdü. Teşvikiye Camii"nde, Nişantaşılı zenginlere hizmet eden hizmetçiler, aşçılar, kapıcılar ve arka sokaklardaki küçük dükkân sahiplerinden yirmi otuz kişilik bir kalabalık bir ibadet havasından çok, bir dayanışma ve arkadaşlık ruhuyla halılara oturmuş, namaz vaktini beklerken fısıltıyla dedikodu yapıyordu. Onlar namaz kılarken aralarında gezindiğimi, caminin kuytu köşelerinde koşturup bir şeyler oynadığımı, kimsenin de beni azarlayıp durdurmadığını, hatta cemaatteki pek çok kişinin, çocukluğumda hep olduğu gibi, bana tatlı tatlı gülümsediğini hatırlıyorum. Dinin yoksullara ait olduğunu bir kere daha öğrenmiş, ama gazetelerdeki karikatürlerin, evdeki Cumhuriyetçi havanın aksine dindarların zararsız kişiler olduklarına hükmetmiştim.
Ama bu insanların saf ve iyi yanlarıyla, inandıkları şeyler arasında bir çelişki olduğunu, bunun da modernleşme, Avrupalılaşma ve kalkınma gibi büyük tasarıları zorlaştırdığını, evin içindeki küçümseyici havanın zaman zaman otoriter bir öfkeye dönüşmesinden anlardım. Bizler yalnız mal mülk sahibi olduğumuz için değil, Batılılaşmış ve “pozitivist” olduğumuz için de hükmetme hakkına sahip olduğumuz bu “cahil” insanların tuhaf itikatlarına fazla bağlanmalarına yalnız kendi çıkarlarımız için değil, memleket çıkarları için de şiddetle karşı çıkmalıydık. İş yapması gereken bir elektrikçinin namaza gittiğini öğrendiğinde, babaannemin iğneleyici dilinin yarıda kalan küçük bir tamire yönelik olmaktan çok bizi geri bırakan gelenek ve alışkanlıkları hedef aldığını da çocuk aklımla anlardım.
Gene de çocukluğumda dinin emirlerine boyun eğdiğim zamanlar oldu. İlkokulun son sınıfındayken mesela, gözüne girmekten pek hoşlandığım, bir gülümseyişiyle mutlu olup, kalkan bir kaşıyla dertlendiğim-ve şimdi de pek tatsız ve otoriter olarak hatırladığım-bir öğretmenim vardı. Bu beyaz saçlı, asık suratlı yaşlı kadın “dinimizin güzelliklerini” benim hissettiğim ve korktuğum gibi bir inanç, iman ve alçakgönüllülük sorunu olarak değil, bir akılcılık ve faydacılık estetiğiyle sınıfa heyecanla anlatırdı. Ona göre Hazreti Muhammed orucu, nefsine hâkim olmak kadar, sağlığa iyi gelen bir “perhiz” olduğu için de o kadar önemsemişti. Ondan yüzyıllar sonra güzelliklerine düşkün şimdiki Batılı kadınlar perhizin ne kadar hayati bir şey olduğunu yeni keşfediyorlardı. Namaz da zaten kan dolaşımını arttıran, gövdeyi zinde tutan bir çeşit jimnastikti. Günümüzde her gün milyonlarca Japon yazıhanelerinde, fabrikalarda bir düdükle çalışmayı durduruyor, tıpkı namaz kılar gibi, beş dakika jimnastik yapıyor, sonra gene işlerine dönüyorlardı. İslâm"ın bu yararcı ve mantıkçı sunumu, içimdeki küçük pozitivistin gizli gizli beslediği iman aşkı ve fedakârlık ruhuna uygun düşünceyle, bir Ramazan günü, ben de oruç tutmaya karar verdim.
Bunu öğretmenimizin etkisiyle, onun hoşuna gitmek için yapıyordum ama ona söylemedim. Anneme kararımı söyleyince onun biraz şaşırıp, biraz sevinip, biraz da endişelendiğini gördüm: Dinî hiçbir alışkanlığı olmamasına rağmen annem aramızdaki en
“ne olur ne olmaz, inanayım bari”ciydi, ama gene de oruç tutmanın Batılılaşmamışların bir alışkanlığı olduğunu biliyordu. Konuyu ağabeyimle babama hiç açmadım bile. İçimdeki iman aşkı, daha ilk orucumu bile tutmadan utanıp saklanması gereken bir şey haline gelmişti. Yaşlı öğretmenimden edindiğim dinî görevler konusundaki pozitivist belagat da ailedeki sınıfsal simgeler konusundaki hassas, şüpheci ve alaycı duyarlılık ve söylem karşısında daha ortaya çıkmadan yenilgiye uğramıştı. Orucumu kimselere çaktırmadan, övünmeden, herhangi bir “aferin” beklemeden tuttum. Belki de annemin on bir yaşındaki bir çocuğun oruç tutmasına gerek olmadığını söylemesi gerekirdi bana. O ise iftar için bana sevdiğim çöreklerden, ançuvezli ekmeklerden özenerek bir şeyler hazırlamakla yetindi. Bir yandan küçük oğlunda bir Allah korkusu olduğu için memnun olduğunu, bir yandan da bende manevi acılara, çile çekmeye herkesten hevesli tahripkâr bir yan var mı diye endişelendiğini gözlerinden okumuştum. Taraf
Türk: Hatanın bedeli ağır olur
25 Ağustos 2009 Salı 07:46
Roj TV'ye konuşan Ahmet Türk, CHP ve MHP'yi eleştirdi. Türk, silahların susması için PKK'nin de sürece dahil edilmesini istedi.
Hükümetin Kürt açılımı konusunda Roj TV'ye değerlendrimelerde bulunan Demokratik Toplum Partisi Genel Başkanı Ahmet Türk, çabaları olumlu bulduğunu söyledi. "Bu sadece kürtlerin değil Türkiye'nin sorunu" diyen Türk, MHP ve CHP'nin tutumunu eleştirdi.
Türk "Görüşmemizin içeriğini söyleyemem ancak Başbakan'ın bu konuda samimi yaklaştığına inanıyorum. Bu acıların sona ermesi konusunda düşüncesi olduğunu biliyoruz. Ancak devleti bir bütün olarak ortaya koymak lazım. İşimizin meşakkatli, zor olduğunu görmemiz gerek. Ancak cin şişeden çıkmıştır, bunu geriye götürmek mümkün değildir." dedi.
"MGK toplantısından sonra ortaya çıkan dil değişikliği üzerimizde kararsızlığın ifadesi olarak yansıdı, rahatsızlık yarattı" diyen Türk sürecin çok dikkatli bir biçimde yürütülmesi gerektiğini de vurguladı:
"Kim hata yaparsa bedeli ağır olur. Sorunun nedeninin Kürtler olmadığını göstermemiz gerekiyor. Kürtleri tatmin etmeyecek bir formülün yaşam bulmasına imkan yok. 'Dağ fare doğurursa kötü olur' diyoruz. 'Çözümsüzlüğün nedenini Kürtlerden bulmayın' diyoruz. Biz de DTP olarak sivil toplum örgütleriyle çalışma yapacağız, diyalog grupları yapacağız, tartışacağız. Bu işin başlangıcıdır."
"Sorun af değil toplumal uzlaşmadır" diyen Türk, silahların susmasını savunduğunu ancak , bu aşamada PKK'nin silah bırakmasını beklemenin gerçekçi olmadığını da savundu. Türk, "Silahların susması isteniyorsa, PKK'nin de sürece katılması, ikna edilmesi gerekir" dedi.ZAP HABER
3 Kişi ağır yaralı
Edinilen bilgiye göre Esendere yolu üzerinde iki araç çarpıştı. çarpışma sonucu üç kişi ağır yaralandı.
Edinilen bilgiye göre Esendere yolu üzerinde iki araç çarpıştı. çarpışma sonucu üç kişi ağır yaralandı. Çarmışma sonucu iki araçta bulunan yaralılar önce Yüksekova devlet hastanesine sonra'da Van devlet hastanesine sevk edildi.
Meydana gelen trafik kazasında bulunan 3 kişi ( Naci AYBAR. Orhan TEKİN) ve ismi öğrenilmeyen yolcunun Van devlet hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı...
Vali MGK yolunda
24 Ağustos 2009 Pazartesi 15:52
MGK Genel Sekreterliği’ne Paris’e büyükelçi atanan Tahsin Burcuoğlu’nun yerine Hakkari Valisi Muammer Türker’in getirileceği ileri sürüldü.
MGK Genel Sekreterliği"ne Paris"e büyükelçi atanan Tahsin Burcuoğlu"nun yerine Hakkari Valisi Muammer Türker"in getirileceği ileri sürüldü.
Hükümet, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği"nde 2004 yılında başlattığı sivilleşmeyi, uzmanlaşmayla tamamlamaya hazırlanıyor. Generallerden büyükelçiye geçen MGK Genel Sekreterliği"ne bir vali atanacak. Bu ismin de Hakkari Valisi Muammer Türker olduğu öne sürüldü. Genel Sekreter"in sivil olması ve yasanın değişmiş olması, kurumun sivilleşmesini tam olarak sağlayamadı. Yönetmelikle belirlenen 3 Genel Sekreter Yardımcılığı"nın sadece birisi ihdas edildi ve buraya bir tümgeneral atandı. Tek Genel Sekreter Yardımcısı"nın asker olması nedeniyle devletin sivil kurumlarıyla birlikte yürütülen çalışmalarda bazı uyumsuzluklar yaşandı.
İKİ SİVİL GENEL SEKRETER YARDIMCISI
Kurumdaki sivilleşmeyi tamamlamak isteyen hükümet, Paris"e Büyükelçi olarak atanacak olan MGK Genel Sekreteri Tahsin Burcuoğlu"nun yerine “vali” bir Genel Sekreter atamaya hazırlanıyor. Kulislerde en güçlü aday olarak, Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü yapan ve halen Hakkari Valisi olan Muammer Türker"in adı geçiyor. MGK"daki değişim, tepedeki ismin vali kökenli biri olmasıyla sınırlı kalmayacak. Boş bulunan 2 Genel Sekreter Yardımcılığı da doldurularak iki sivil isim atanacak.
"Toplumla İlişkiler" iptal edildi
Başında bir orgeneral bulunan MGK Genel Sekreterliği"ne Ağustos 2004"te bir büyükelçi atanmıştı. Askeri personel sayısı azaltılırken, psikolojik savaş planları hazırlayan Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı ile sivil toplum kuruluşları ve partilerle ilgili bilgi toplayan Bilgi Toplama Grup Başkanlığı lağvedildi. Genel Sekreterlik kampüsündeki askeri bölük de taşındı. Başka kurumlara ait belgeler iade edilirken, MGK"da üretilen fişler imha edildi.
Bu gelişmeler, demokratikleşme ve sivilleşme yönünde en büyük adımlardan biri olarak görüldü. Star
Van yolunda kaza
Hakkari istikametinden Van'a giden bir minibüs Başkale yakınlarında devrildi. Kazada 14 yaralı var.
Alınan bilgilere göre kaza, Başkale ilçesi yakınlarında meydana geldi. Hakkari'den Van'a yolcu taşıyan ve plakası ile sürücüsünün ismi alınamayan minibüs bilinmeyen bir nedenden dolayı yoldan çıkarak takla attı.
Meydana gelen trafik kazasında minibüsten bulunan 14 yolcunun da yaralandığı belirtildi. Van'daki çeşitli hastanelere kaldırılarak tedavi altına alınan yaralıların sağlık durumlarının iyi olduğu kaydedildi.İha
Türk ve Ayna'dan tepki
DTP Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Emine Ayna, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Günlük gazetesi hakkında verdiği 1 aylık kapatma kararına tepki gösterdi.
DTP Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Emine Ayna, Günlük gazetesinin bir ay kapatılmasına ilişkin ortak yazılı açıklama yaptı. Kürt sorununda demokratik açılımın tartışıldığı bir ortamda, sürece dair kaygıları güçlendiren bir uygulamanın daha yaşandığı belirtilen açıklamada, kapatılma kararının birçok açıdan düşündürücü olduğuna vurgu yapılarak, şunlar soruldu: 'Eğer Türkiye'de bir Kürt açılımından bahsedilecekse, hükümet adına İçişleri Bakanı bu konuda herkesin görüşlerini alarak bir çözüm planı hazırlayacaksa, herkesten daha çok Kürtlerin ne dediğine kulak vermek gerekmez mi? Böylesi bir süreçte, Kürt sorunu konusunda duyarlı ve sorumlu bir yayıncılık yapan Günlük gazetesini kapatmak, 'Kürtlerin düşüncelerini, taleplerini, beklentilerini, önerilerini dikkate almayan' bir süreci işletmek anlamına gelmez mi? Eğer Türkiye'de bir demokratikleşme sürecinden bahsedilecekse, her şeyden önce düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki tüm engelleri kaldırmak ve herkesin düşüncesini hiçbir baskı ve engelleme ile karşılaşmadan ifade etmesinin imkanlarını yaratmak gerekmez mi?'
Hükümete uyarı
Açıklamada, böyle bir süreçte Günlük gazetesinin kapatılmasının demokratikleşme söyleminin altının boş olduğu anlamı çıkarıldığı ifade edilerek, AKP Hükümeti'nin bu uygulamalara son vermeden yoluna devam etmesinin yaratılan umutların bir kez daha kırılmasına yol açacağı uyarısında bulunuldu. Açıklamada, AKP hükümeti döneminde 'refom' adı altında Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ifade ve basın özgürlüğü konusunda var olan durumun da gerisine düşülmesine neden olacağı kaydedildi. Açıklamada, TCK'da ve TMY'ye yer alan 'örgüt propagandası, örgütün amacının propagandası' gibi tanımlamaların basın yayın kuruluşlarını, yazarları ve aydınları hedef alacağı ifade edilerek, 'Örgütsel bağ aranmadan, 'örgüt propagandası suçu' tanımlaması yapılarak, 'görüş açıklama , düşüncesini ifade etme, eleştirme, yorum yapma haklarının tümü' cezalandırılması gereken suç fiili haline getirilmiştir. AKP Hükümeti eğer bir demokratik açılımdan bahsedecekse öncelikle, kendisinin yarattığı bu hukuk ayıbına son vermelidir. Bu anlamda kapatma kararını kınıyor ve düşünce ile ifade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin bir an önce kaldırılması gerektiğini bu vesileyle bir kez daha belirtiyoruz' denildi. / Diha
'Katkım olacaksa gelirim'
Kürt müziğinin efsane ismi Şivan Perwer, “Şarkılar devleti yıkmaz” diyerek, Türkiye’nin, U2 grubu ile “Sunday bloody sunday”ı söylediği gibi kendisiyle de “Halepçe”, “Kine Em” şarkılarını söylebileceğini belirtti.
Kürt müziğininin dünyada tanınan ismi Şivan Perwer doğduğu topraklarda yaşanan gelişmeler üzerine ülkesine dönmek istediğini belirterek, “Samimi bir şekilde gelişecek bir barış ve demokratik sürece katkım olursa Türkiye"ye gelirim"" dedi. Başbakan Erdoğan"ın, Halepçe katliamı üzerine yazdığı şarkıyı hatırlatarak “Gönül dünyasının derinliklerine dalıyoruz"" sözlerini oldukça samimi bulan Perwer, ""Şarkıların bile devleti yıkacağına inandırmak isteyen çevreler oldu. Şarkılar devleti yıkmaz"" dedi. Perwer, Erdoğan"ın bu konuşmasıyla Kürtlerin yıllardır çektiği acıyı zikrettiğini belirterek “Her iki tarafın annelerinin duygularını vurgulaması önemli. Bu acılara son verebilecek ve barışı getirecek bir lider bütün Ortadoğu için tarihi bir rol oynar"" dedi.
KÜRTÇE, TÜRKİYE"NİN ARTISI
Perwer, yıllarca Kürtlerin sahip olduğu kimlik ve kültürün Türkiye"de yok sayıldığını dile getirerek, ""Halbuki, Kürt eserleri Türkiye"nin de katma değeridir. Türkiye U2 grubuyla "Sunday bloody sunday"ı (İrlandada vurulan göstericileri anıyor) söylüyorsa benimle de "Halebçe"yi "Kine Em", "Mihemedo"yu söyleyebilmeli"" diye konuştu.
İŞTE BENİM ÇÖZÜM ÖNERİM
Türkiye"de birçok çevrenin görüşlerini dile getirdiği çözüme yönelik öneriler konusunda Perwer de kendi çözüm önersini şöyle anlattı: ""İnsan haklarına saygılı, uluslararası temel yasalar baz alınarak Kürtlerin varlığı, kültürel ve siyasi hakları adil bir şekilde hukuki bir güvenceye kavuşturulmalı.""
KATKIM OLACAKSA GELİRİM
34 yıldan fazla bir süredir sürgünde olduğunu belirten Perwer, ""Yıllar geçtikçe benim döneceğime, halkım toplandı bu diyarlara. Samimi bir şekilde gelişecek bir barış ve demokratik sürece katkım oluyorsa gelirim"" dedi. CHP ve MHP"nin tavrını eleştiren Perwer, ""CHP"nin okları mevcut sisteme saplanıp takılmış. Devletçilik ve milliyetçilik okları ilede MHP ile atış yarışına girmiş"" diye konuştu.
Türk halkına Türkçe seslenmek istiyorum
Perwer, Türkçe beste yaptığını ve Türk halkına Türkçe seslenmek istediğini dile getirdi. Perwer, neden Türkçe müzik yapacağını şu sözlerle ifade etti. “Şimdiye kadar albümlerimde sadece Kürtçe okumamın birkaç nedeni var. Birincisi Türkiye"de Kürtçe dilinde yazı yazmak, şarkı söylemek uzun bir süre yasaktı. İkincisi Kürtçe anadilim ve bu dile hakimim. Bir de özel asimilasyon politikalarıyla bin yıllardır varlığını sürdüren bir dile ve kültüre büyük saldırı oldu ve bir Kürt olarak buna karşı mücadele etme sorumluluğum vardı. Türk halkına yıllarca büyük yalanlar söylendi. Ancak bu inkar politikasının yavaşta olsa terkedildiğini görüyoruz. Yaşanan gerçekleri, kardeşlik ve dostluğu, sevgiyi, aşkı Türkçe dilinde Türk halkına söylemek ve seslenmek neden omasın ki. Bu doğrultuda Türkçe, Arabça, Farsça ve Ingilizce gibi dillerde barışı, demokrasiyi, insan hak ve hukukunu, çevrenin korunmasını dile getiren şarkılar da yapmak, aynı zamanda Kürt halkının çektiği acıları aktarmak daha güzel olur diye düşünüyorum."" Star
Van Belediye'si halkla buluştu

'Halkla Buluşma' etkinliğinde Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, Kürt sorunun çözümünde Kürtlerin ve tesilcilerinin muhattap alınmasını istedi.
Van Belediyesi ile Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) Ramazan ayı dolayısıyla Hacıbekir (Xaçort) Mahallesi'nde düzenlenen 'Halkla buluşma' etkinliğinde konuşan Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, Kürt açılımı ile ilgili atılan adımların yeterli olmadığını söyleyerek, sorunun çözümünde Kürtlerin ve temsilcilerinin muhatap alınması gerektiğini belirtti.
Ramazan ayı vesilesiyle Van Belediyesi ve Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) işbirliğiyle Van'ın 5 mahallesinde 'Halkla buluşma' adı altında etkinlikler düzenlenecek. Etkinliklerinin ilki dün akşam Hacıbekir (Xaçort) Mahallesi'nde Dumlupınar İlköğretim İlkoloku yanında gerçekleştirildi. Sinevizyon gösterimiyle başlayan etkinlikte bir konuşma yapan Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, Ramazan kapsamında Van'ın 5 ayrı mahallesinde düzenleyecekleri etkinlerle halka hizmet etmeyi amaçladıklarını söyledi.
'Atılan adımlar tek başına yeterli değildir'
Halk için hizmet anlayışını benimsediklerini ifade eden Kaya, halktan kendilerine destek olmasını istedi. Kürtlerin birlik ve beraberlik duygusuyla mücadele ederek bugünlere geldiğini dile getiren Kaya, berberliğin daha fazla güçlendirilmesi ile özgürlüklerine kavuşacaklarını belirterek, 'Asker, hükümet ve muhalefet bugünkü süreçte dolaylı veya doğrudan bir takım adımlar ve söylemler geliştirmesinin nedeni Kürtlerin mücadele gücünden ileri geliyor. Ancak yapılanların Kürtlerin gerçek taleplerine karşılık gelecek kadar yeterli değil. Türkiye'deki Kürt sorununa yönelik çözüm yaklaşımlarının bütünlüklü olmadığını görüyoruz. Kürtleri tanımayanlar şimdi Kürtlerle ilgili bir şeyler yapıyor, ancak bu bize yetmiyor' dedi. Atılan adımların Kürt sorunun çözümünde tek başına yeterli olmadığını ifade eden Kaya şöyle konuştu: 'Sorunun kendilerine göre çözümünde Kürtleri tanıyoruz ama partilerini tanımıyoruz, partilerini tanıyoruz ancak liderlerini tanımıyoruz, savaşçılarını tanımıyoruz yaklaşımı yanlıştır. Kürtler hedeflerini yüksek tuttukları zaman başarılı olacaktır.
Ancak o zaman Abdullah Öcalan ve PKK doğru anlamda saygı duyularak muhatap alınacaktır. DTP'yle halk arasında ayrım yaratmaya çalışanlar var. Halkın buna izin vermeyeceğine inanıyoruz.'
Kaya'nın konuşmasının ardından MKM Folklor Grubu'nun hazırladığı halay gösterimi yapıldı. Dengbej dinletisiyle devam eden etkinlik, MKM'li sanatçılar Hatice Avşin, Hazal Sarı, Hüseyin Alpdoğan, Dilçivan Sinan, Sedat Demir, Nihat Elki ve Bawer Cesim tarafından verilen konserle sona erdi.DİHA
Türk: Diyarbakır Cezaevi müze yapılmalı
Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkence mağdurlarından DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, cezaevinin mutlaka müze yapılması
gerektiğini belirterek, "Bu geçmişle yüzleşmek için önemli
bir adım dedi. Türk, DTP olarak cezaevinin müze yapılması için teklif vereceklerini söyledi. olur"
Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker'in Diyarbakır Cezaevi'nin okul yapılacağına ilişkin açıklamaları, konuya ilişkin tartışmaları da beraberinde getirdi.
Diyarbakır Cezaevi'ne ilişkin tartışmaları değerlendiren ve aynı zamanda bu cezaevinde 12 Eylül işkencelerini yaşamış olan DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk de katıldı. Cezaevinin müze yapılmasını isteyen Türk, "Şimdi tabii ki Diyarbakır Cezaevi, vahşettin yaşandığı, işkencenin yaşandığı, gerçekten o işkence sonunda, 35 insanımızın yaşamını yitirdiği, unutulması mümkün olmayan zulmün kalesiydi, merkeziydi. Şimdi buradan cezaevinin başka bir yere taşınması bence çok önemli
Öncelikle cezaevlerinde tutulan insanların onurlu bir yaşam sürdürmelerinin alt yapısının hazırlanması gerektiğini belirten Türk, "Önemli olan oradaki tutuklu ve hükümlülere ve bugün cezaevlerinde bulunan insanların cezaevlerinde onurlu bir yaşam sürdürmesi, düşüncelerini, inançlarını olduğu gibi ifade edebilecek bir ortama sahip olması, yine insan hakları ve hukuka dayalı bir yönetim anlayışının Türkiye'de gelişmesidir" dedi.
Özellikle bu tür cezaevlerinin ve işkence merkezlerine ilişkin dünyanın her tarafında projeler yapıldığını hatırlatan Türk, "Bu acıların unutulmaması ve bir daha yaşanmaması için bu projeler yapılıyor. Mesela geçmişte Saddam Hüseyin döneminde işkencelerin yaşandığı yerler bugün birer müze yapılmış ve halka açılmış" dedi. 12 Eylül dönemi işkenceleri ve Diyarbakır Cezaevinde yaşananları hatırlatan Türk, "Tabii ki 12 Eylül'ün o tahribatının toplumda yarattığı kırılmayı anlatmak onun unutulmamasını sağlamak için Diyarbakır Cezaevinin, o işkencehanenin müzeye çevrilmesi gerekir. Belki oraya gelip gezen insanlar Kürtlerin o dönemde yaşadığı dramı ve ızdırabı o zulmü görür ve ondan dersler çıkarır. Bir müze bazen geçmişte zulmü en iyi anlatan bir mekan olarak görülür ve o müze üzerinden geçmişteki yaşananlarda hafızalarda kalmasını sağlar" dedi. Cezaevinin okul yapılmasına karşı çıkan Türk, "Bu yüzden eğer bu cezaevi boşaltılacaksa, okul yerine müzeye çevrilmesi gerekiyor. O işkencelerin yaşandığı yere gençleri ve çocukları götürmek psikolojilerini bozacaktır. Ama müze bilinçli insanların gidip o dönemi yaşan insanların oraların gidip oraları görmesi nerede hangi hücrede nasıl bir zulüm ile karşı karşıya kaldığını görmesi ve bunu yaşaması önemlidir" diye konuştu.

Söz konusu yerin boşaltılmasına ilişkin bir karar olup olmadığını bilmediklerini ifade eden Türk, "Tabii ki yeni bir tartışma başladı. Buranın boşaltılması konusunda bir kararın oluştuğunu söylediler. Bu sadece Mehdi Eker'in konuşmasında geçen bir söz. Gerçekten böyle bir proje var mı, eğer boşaltılmasıyla ilgili bir proje yapılırsa, biz DTP olarak geçmişteki acıların hatırlanması için oranın bir müze yapılması için bir teklif vereceğiz" dedi. Türk, ayrıca böylesi bir girişim yani Diyarbakır Cezaevinin müze yapılmasının, Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşmesi açısından önemli olduğunu belirterek, "Bu aynı zamanda geçmişten özür dilemek anlamına gelir ki Türkiye'nin buna ihtiyacı var" diye konuştu.
ANF NEWS AGENCY
CİZRE SİVİL SAVUNMADAN DİCLE NEHRİ UYARISI
İçişleri Bakanı'na Açık Mektup
Sayın Beşir Atalay,
İçişleri BakanlığıAnkara"Demokratik açılım" adı altında yaptığınız çalışmaları büyük bir dikkatle izliyorum. Bu girişimin Kürt sorunu ekseninde yaşadığımız kanlı ve karanlık bir sürecin sona erdirilmesine vesile olmasını içtenlikle diliyorum.Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir sanatçı olarak uzun yıllardır yaşadığım zorluklardan ve baskılardan uzun uzadıya söz ederek değerli zamanınızı almak istemiyorum.Ancak hükümet olarak Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi yönünde çalışmalar yaptığınız ve bu doğrultuda bazı aydın ve sanatçılarla görüştüğünüz bu süreçte yaşadığım bir anlamsız yasak olayını sizi ve hükümetinizi, biraz da bu süreçle bağlantılı olduğu için ilgilendirdiğini düşünerek paylaşmak istedim.18.08.2009 Tarihinde Manisa-Turgutlu ilçesinde gerçekleştirmek istediğim bir konserime Turgut'lu kaymakamlığınca sudan gerekçelerle izin verilmediğini üzülerek belirtmeliyim.Turgutlu kaymakamlığı, belediye ve emniyet yetkililerinin, konseri düzenleyen kişilere yönelik "Ferhat Tunç'u neden getiriyorsunuz, başka sanatçı mı yok" tarzında ifadelerini bu ülkenin bir sanatçısı olarak yadırgadığımı ve bu zihniyetin başlattığınız bu olumlu demokratik süreçle bağdaşmadığını belirtmek durumundayım.Turgutlu kaymakamlığı "yasadışı terör örgütleri gelebilir" düşüncesiyle Turgutlu anfi tiyatroda gerçekleştirmek istediğim konsere izin vermemiştir. Bu gerekçelerle beni de adeta "yasadışı" biriymişim gibi göstermeye çalıştıklarını üzüntüyle belirtmeliyim.Uzun yıllardır şarkılarımda barışı ve kardeşliği işleyerek bu karanlık ve kanlı sürecin sona erdirilmesi için mücadele eden, çaba gösteren bir sanatçı olarak böylesine ilkel bir uygulamayı hak etmiyorum.Şahsınız ve bakanlığınızın bu anlamsız yasakçı zihniyete dur diyeceğini umuyor, özgür, demokratik ve kardeşçe yaşanılır bir Türkiye için başlattığınız girişimi önemsediğimi belirterek saygılarımı sunuyorum.(FT/EÜ)
Barış Mücadelesi Kadınların Özgürlüğünü de İçermeli
Çağlayan "Zorunlu göç-anadil yasağı asıl kadınların sorunu", Buğra "DTP'nin güçlü kadın mücadelesi açılım sürecinde değerlendirilmeli" diyor. Özgökçe'ye göre Kürt kadınlar daha çok ayrımcılığa uğruyor, Yeltan ise kadın-erkek eşitliği sağlanmaksızın oluşan taraflarla çözüme ulaşılamayacağı görüşünde.

Kadınlar "Kürt Açılımı"nda söz sahibi olmak istiyorlar. Bir yandan Barış İçin Kadın İnisiyatifi eylemlerle, şenliklerle, barış nöbetleriyle "biz de varız" derken yıllardır bölgede yaşayan, bu konuda çalışan ya da Kürt olmayıp çözüm isteyen kadınlara sorduk: Kadınlar sürece dahil olursa ne değişir?Aktivist ve oyuncu Görkem Yeltan öncelikle "kadınlar da taraf olmalı" söylemini reddediyor ve olması gerekeni talep etmenin dışında kadın-erkek birlikte mücadele etmeden sürecin çözüme götürmeyeceği düşüncesinde.
DTP'nin rolü
Akdemisyen Ayşe Buğra ise herkesin atladığını düşündüğü bir noktaya dikkat çekiyor:"Demokratik Toplum Partisi (DTP) kadınların siyasete katılması konusunda bütün diğer partilerden çok daha önemli bir rol oynadı. Dolayısıyla açılım süreci içinde DTP'nin bu yönü muhakkak kullanılmalı. Doğu'daki kadınlar Türkiye'nin diğer kesimindeki kadınlardan çok daha başka bir noktada mücadele veriyor siyasetin içinde ve onların varlığı çok daha çarpıcı, güçlü."
"Açılımın hayatımıza yansıması için söz sahibi olmalıyız"
Buğra'nın dikkat çektiği "Doğu'da mücadele eden kadınlar"dan biri olan Van Kadın Derneği (VAKAD) Başkanı Zozan Özgökçe'ye soruyoruz:"Biz kadınlar her zaman teoriyi pratiğe geçirmekte daha iyiyizdir. Fikir ve önerilerimiz daha çok yaşamımıza hitap edecektir. Her kesimden Kürt kadının dinlenmesi gerekiyor. Her kesimin talepleri ve önerileri farklı olacaktır. Açılım adına Kürtlerle ilgili daha önce konuşulmayan hatta yasak olan bir çok konu ülke gündemine girdi ancak bu açılımın yaşamımıza da yansıması gerekir."Özgökçe Kürt toplumunda kadınların Kürt erkeklerine göre çoklu ayrımcılığa uğradıklarını düşünüyor:"Kürt kadınları 30 yıldır süren savaşın sonuçlarından direk olarak etkilendi. Kürtlerin inkar edilmesinden dolayı kendi kimliklerinden, dillerinden, kültürlerinden yabancılaştılar, yalnızlaştılar."
"Savaşın tahribatının da cinsiyeti var"
"Analar, Yoldaşlar, Tanrıçalar/Kürt hareketinde kadınlar ve kadın kimliğinin oluşması" kitabının yazarı Handan Çağlayan "Ne zaman Türklerle ve Kürtlerin kardeşliğine kanıt gösterilme ihtiyacı duyulsa ilk akla gelen Çanakkale oluyor. 'Çanakkale'de birlikte savaştık'. Kardeşlik ve barış için 'savaş kardeşliği'nden daha iyi referanslarımızın olmalı" diyor."İki toplumun kardeşliğini birlikte savaşmış olmaya bağlamak, son derece eril bir tahayyülün ürünü. Sırf Kürtlerle Türklerin değil (bu şekilde bir ifadelendirme tarzı da çok problemli) bu topraklarda yaşayan herkesin kardeşliği ve barış içinde birlikte yaşayabilmesi için çok daha iyi referanslarımız var zaten."Önemli olan nereden bakıldığı, neye bakıldığı ya da hangi gözlerle bakıldığı. Kadınların bu sürece özne olarak katılmaları bu açıdan çok önemli. Çünkü kadınlar barış için Çanakkale'de birlikte savaşmış olmak gibi bir kanıt aramazlar. Bu onların yaşam deneyimiyle alakalı bir şey değil. Üstelik bugün pek çok çatışmanın kaynağında yer alan 'millet', 'devlet', 'vatan' gibi olgular ve bunlara dayandırılan ideolojiler, kadınlar için erkeklere ifade ettiği anlamları ifade etmeyebilir. Zaten bu nedenledir ki İsrail'de, İngiltere'de ya da Balkanlarda erkekler toprak ya da devlet vb. adına kolayca milliyetçi politikalara destek verip ve savaşa kanalize edilirken kadınlar birbirleriyle barış köprüleri kurabildiler."
"Çözüm dedikleri 'akil adamların' atışmalarıysa..."
"Bugün çözüm denilen şey, alt alta yazılmış maddeler üzerinde pazarlıktan ve Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Milli Güvenlik Kurulunun, Parti liderleri, köşe yazarlarının ya da 'akil adamların' bas, bariton atışmalarından ya da görüşmelerinden, birbirinin gücünü tartmadan, gardını almadan, taktiklerden ve manevralardan öte bir şeyler olacaksa, kadınların bu deneyimlerine ihtiyaç var" diyen Çağlayan ekliyor:"Ayrıca bütün egemenlik ilişkilerinin aynı zamanda cinsiyetçilikle bir arada olması, kadınların bu savaştan erkeklerden daha farklı ve çoğunlukla daha fazla etkilenmelerine yol açtı. Başka bir ifadeyle savaşın tahribatlarının da cinsiyeti var."
"Anadil ve zorunlu göç esas kadınların sorunu"
Dil yasaklarının esas olarak kadınların sorunu olduğunu söyleyen Çağlayan erkeklerin bir şekilde Türkçeyi öğrendiklerini, başta anadili dışında dil bilmemenin ve ataerkil denetim olmak üzere çeşitli nedenlerden dolayı zorunlu göçün de kadınların farklı ve daha fazla etkilenmelerine yol açan bir süreç olduğunu ifade ediyor:"Militarizmin, milliyetçiliğin eril karakteri, erkeklik kültürünü ve şiddeti nasıl beslediğini, doğallaştırdığını her gün yaşanan kadın cinayetlerinden çok iyi biliyoruz. Örnekleri uzatmak mümkün ama gerek yok. Tahribatların ortaya çıkartılması ve telafi edilmesi sürecinde mutlaka kadınların farklı deneyimlerinin ortaya çıkarılması, görünür kılınması ve yeniden inşa sürecinde cinsiyet eşitliği perspektifini dahil etmesi gerekiyor. Çanakkale'nin sağladığı "savaş (erkek) kardeşliği"nden öteye bir ufuk geliştirmek gerekiyor."Çağlayan son olarak şöyle diyor: "Barış mücadelesi aynı zamanda ataerkilliğe, milliyetçiliğe, militarizme ve dolayısıyla her türlü şiddete ve egemenliğe karşı somut politikalar geliştirmek durumunda. Kadınların sürece özne olarak katılması bu nedenle de gerekli." (EZÖ)* Barış için Kadın İnisiyatfi'nin düzenleği Barış Şenliği bu pazar (24 Ağustos) Maçka Demokrasi Parkı'nda saat 15:00*19:00 arasında düzenleniyor.BİANET
Bahçeli çok sinirlendi!

Devlet Bahçeli, MGK bildirisine cevap olarak yaptığı yazılı açıklamada, “Türk kimliğine yönelik yıkım arayışlarının hızla devam etiğini” savundu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli MGK bildirisine verdiği yanıtta, bu bildirinin “kaygılarını arttırdığını” söyledi.
Bahçeli, ''Hükümet eliyle başlatılan ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yalnız olmadıklarını açıklama kaygısı ile devlette görülmemiş uyum olduğu yönünde izaha çalışılan vahim süreç içinde Türk milli kimliğine yönelik yıkım arayışları hızla devam etmektedir” dedi.
Hükümetin “Kürt açılımı”nı “ayrıştırma projesi” olarak tanımlayan Bahçeli, şöyle dedi: “Türkiye'nin ve Türk milletinin bekasına ağır darbe vuracak bu gelişmeler sürerken, 20 Ağustos 2009 tarihindeki Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra yapılan basın bildirisi milletimizin kaygılarını daha da derinleştirmiştir. Söz konusu açıklamada, hükümetin başlatmış olduğu milletimizi ayrıştırma projesinde çalışmalara devamın tavsiye edilmiş olduğu ifade edilmiştir. Bu durumun, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından benimsenmesi, kabulü ve devlet görüşü olarak yorumlanması asla mümkün değildir.''
Bahçeli Perşembe günü de yaptığı yazılı bir açıklama eski Genel Kurmay Başkanı"nın ima ederek “alçaklıkla” suçlamıştı. Yer isimlerinin değiştirilmesine ilişkin tartışmaları da değerlendiren Bahçeli, Hilmi Özkök"ün Türkiye"nin isminin de değiştirilmesini gündeme getiren açıklamalarını ima ederek “Cumhurbaşkanlığı makamınca dile getirilen yerleşim yerlerinin isimlerine dair tartışmalar, Türkiye'nin adının bile değiştirilmesine dair alçakça hatırlatmalara kadar ulaşmıştır” ifadelerini kullanmıştı. / ANF
Hakkari'de kuzu kırpma şenliği
Otluca Köyü Uyanık Mahallesi'nde köylülerin katılımı ile yapılan kuzu kırpma etkinliği şenlik havasında gerçekleşti.

Köylüler sabahın erken saatlerinde kuzuların kırpılacağı alana akın etti. Kadınlar yemek yaparken, erkekler ise kuzuları büyük bir özenle kırpmaya başladı.

Hakkari Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Şen, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Süleyman Kaya ve Otluca köyü muhtarı Adem Çiftçi ile birlikte şenliğe katılarak köylülerin isteği üzerine ellerine aldıkları makasla kuzu kırpmaya çalıştı.
Aşırı sıcaklara aldırış etmeyen aileler ise akşam saatlerine kadar kuzularını kırpmaya devam etti. Öte yandan ise yarıyıl tatillerini fırsat bilen bazı öğrenciler ise katıldıkları şenlikte kuzu kırpan yakınlarına yardım ederek, kesilen yünleri çuvallara doldurdular.

50 DERECE SICAKLIKTA EKMEK PARASI DERDİ

Mevsim Normalleri üzerinde seyreden hava sıcaklığına aldırmayan tarım işçileri eve ekmek götürme umuduyla aralıksız olarak çalışıyorlar. Hava sıcaklığının 50 dereceye ulaştığı ilçemizde vatandaşlar, ekmek derdine düştü. Bir yandan sürekli olarak ilçe merkezi ve köylerde yaşanan göç olayları ilçe merkezini boşaltırken bir yandan da kızgın güneşte ekmek parası mücadelesi veriliyor. İş umuduyla Türkiye’nin çeşitli yerlerine Güneydoğu bölgesine ve ilçemizde buluana tarlalarda çalışmak için gelen tarım işçileri, son derece ağır olan işlerinin yanında binbir zorlukla baş etmeye çalışıyor. Edinilen bilgilere göre, Memleketlerinde iş bulamadıkları için Türkiye'de iş bulabildikleri hemen her yeri dolaşan tarım işçilerinin duraklarından biride Silopi ve Cizre ilçesi İlçemiz ve Cizre ilçesinin tarıma elverişli alanlarında çalışan tarım işçileri 50 dereceye yakın sıcaklıkta çalışmak zorunda kalıyorlar. Yol kenarlarına, çalıştıkları tarlaların kenarlarına tarla sahipleri tarafından kurulan çadır veya evlerde kalan tarım işçileri günlüğü 15 ile 15 YTL olan yevmiye çalışıyorlar. Özellikle ilçemizde ve Cizre ilçesinde havaların aşırı sıcak olması, aynı zamanda Suriye ve Irak çölleri üzerinden bölgemize doğru esen sıcak rüzgârlar bir yandan zorluk yaşatıyor. Çöl sıcaklarına gün boyu bin bir zorluklara göğüs gelerek çalışmak zorunda olduklarını ifade eden tarım işçileri bunun kaderleri olduklarını ifade ettiler. Özellikle pamuk ve mısırın ekildiği bölgemizde çapa yaparak çalışan ve Pamuk ile Mısırların büyüme aşamasına geldiği zaman ise söküm işine başlayan binlerce tarım işçisi, ilçede ihtiyaç duyulan tarım işgücü açığının kapatılmasına büyük katkı sağlıyor. Kadınlar boş zamanlarında uzak mesafelerden doldurup getirdikleri bidonlarla çamaşır yıkıyor, öğünlerde ise aileleri için yemek pişiriyor. En büyük sıkıntıyı ise kavurucu güneş altındaki tek sığınak olan çadırlarda ve evlerde barınmak zorunda kalıyorlar. Yüzlerce kilometre uzaklardan gelip tarım işlerinde çalıştıklarını, adeta tarımın yükünü çektiklerini anlatan tarım işçileri ''Barınma en büyük sorunumuz. Biz de insanız ve para kazanmak için alın teri döküyoruz.'' dedi. KADİR BARIŞ-CİZREM GAZETESİ
CİZRE SİVİL SAVUNMADAN DİCLE NEHRİ UYARISI

Cizre Sivil Savunma Müdürü Hamit Özgün, ilçe merkezinden geçen ve çocukların serinlemek amacıyla girdiği Dicle Nehri üzerinde alınması gereken önlemleri açıkladı. Cizre İlçe Merkezinde yapılan yeni köprü üzerine nehir boyunca parmaklıkların yapılması gerektiğine dikkat çeken Cizre Sivil Savunma Müdürü Hamit Özgün, boğulma esnasında sürüklenen cesetlerin böylelikle parmaklıklara takılacağını söyledi. Benzer uygulamaların birçok il ve ilçe merkezlerinde yapıldığını sözlerine ekleyen Özgün, Sivil Savunma ekiplerinin de bu çalışmalara büyük destek verdiğini ifade etti. Özellikle Çocuk velilerine çok büyük işlerin düştüğünü söyleyen Cizre Sivil Savunma Müdürü Hamit Özgün, Çocukların tehlikeli olan alanlarda ve akıntılı olan bölgelerde yüzülmemesi gerektiği uyarısında bulundu. Çocuklar için özel yüzme havuzlarının yapılmasını isteyen Özgün, Dicle Nehri Kenarına kontrollü denetimlerin yapılmasını ve çocukların sürekli olarak uyarılmasını istedi. Cizre’de bir gün önce arkadaşları ile birlikte yafes mahallesinin yanından geçen Dicle nehrine serinlemek için giren ancak suyun akıntılı olması ve yüzme bilmemelerinden dolayı akıntıya kapılan beş çocuktan çevreden geçen vatandaşlar tarafından kurtarılmış İsmail Uluç ile Nesim Yaşar adındaki iki çocuk ise nehirde boğularak kaybolmuşlardı. İki hafta önce meydana gelen olaydan sonra boğulan çocukların aileleri kendi çabaları ile nehirde arama çalışmaları başlatmış ancak yapılan bütün aramalara rağmen çocuklarını bulamamışlardı. Bunun üzerine yetkili birimlere danışan gözü yaşlı aileler çocuklarının bulunması için dalgıç ekibi talep ettiler. Cizre Kaymakamlığı tarafından ilçeye davet edilen Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Dalgıç Ekibi Dicle nehrinde hemen arama çalışmalarına başlamış ve çocukları bulmuşlardı. kaynak:www.cagdassirnak.com
Şıwan Perwer gözaltında!
Ünlü Kürt sanatçı Şivan Perver, dün akşam geleneksel Kürt festivali için bulunduğu Kanada'nın Toronto şehrinin, en işlek otobanlarından 427'de polis (OPP) tarafından aracı durdurularak yere yatırıldı ve kolları kelepçelendi.
Polis araçta silahlı kişilerin olduğu ihbarını aldıklarını iddia ederek, Toronto'dan Niagara Falls'a giden Şivan Perver ve 3 arkadaşının bulunduğu aracı bütün yolu kapatıp durdurdu, silahlarını ünlü sanatçıya ve arkadaşlarına çevirerek yere yatmalarını söyledi.
Bir saatlik hengameden sonra polis araçtaki kişinin defalarca Kanada'ya gelmiş ünlü Kürt sanatçı Şivan Perver olduğunu anladı. Elinde silah olduğu sanılan kişinin ise Şivan'ın sürekli kendisiyle gezen, çekim yapan kameramanı olduğu tespit edildi. Kameraman elindeki kamerayı camdan dışarı çıkarıp hazırlanan bir program için çekim yapıyordu.
Ontario polisi büyük bir bir yanlış yaptığını anlayınca Şivan Perver ve arkadaşlarından özür dileyerek kendilerini serbest bıraktı.
Perver yaptığı açıklamada , "Polise durumu açıklamaya çalıştım, ben bir sanatçıyım dedim fakat dinlemediler. Bütün otobanı kapattılar, etrafımızda 6-7 tane polis arabası. Son derece gereksizceydi, korkunçtu. Neden? Neden?" dedi..
Ontario eyaleti Polisi (OPP) genel sekreteri Julian Fantino ise yaptığı açıklamada "Aracın içindeki kişilerin duygularını anlayabiliyorum, bu durum için son derece üzgün olduğumu bilmenizi isterim. Fakat umut ediyorum ki siz de polisin içinde bulunduğu güç durumu ve tehlikeyi anlarsınız. Polis araçta silahlı adamların olduğu ihbarını alınca herkesin güvenliğini sağlamak için böyle davranmalıydı" dedi.
Şivan Perver onurlarının çiğnendiğini söyleyerek polislere tazminat davası açacağını belirtti.
Öcalan'la görüşemediler

19 Ağustos 2009 Çarşamba 14:40
Abdullah Öcalan'la görüşmek üzere İmralı Adası'na giden avukatlar, Öcalan'la görüşemeden geri döndü...
Abdullah Öcalan'la görüşmek üzere İmralı Adası'na hareket eden Asrın Hukuk Bürosu avukatları, müvekkilleri ile görüşmeden geri döndü. Avukatların geri dönme gerekçesi ise öğrenilemedi.
Avukatların konuya ilişkin açıklama yapması bekleniyor. ANF
Sezen Aksu'dan destek

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayarak ‘Kürt Açılımı’na destek veren sanatçı Sezen Aksu, “Bu konuda elimden geleni yapmaya hazırım” dedi.
Hükümet'in “Kürt Açılımı"na destek veren Sanatçı Sezen Aksu"nun Başbakan Tayyip Erdoğan'ı telefonla arayarak, "Açılımınızı ailece canı gönülden destekliyoruz. Bu sürecin karşısında duranları iki cihanda da lekeli kabul ediyoruz" dediği bildirildi.
Başbakan"a açılımla ilgili görüşlerini bildiren Sezen Aksu şunları söyledi: “Annemle, babamla konuştum. Son açılımınızı hep birlikte, canı gönülden destekliyoruz. Sürecin güzel bir şekilde tamamlanması için elimden geleni yapmaya hazırım. Annem ve babam, bu sürecin karşısında duranları iki cihanda lekeli kabul ediyorlar, ben de öyle görüyorum. Türkiye'nin her köşesinde ayrı bir güzellik var. Türkiye'nin her karesi aynıdır, bizim ayrımız gayrımız yok, olamaz da."
Geçtiğimiz günlerde Munzur Kültür ve Doğa Festivali'ne katılan Aksu, burada 2 saat süren bir konserde Zazaca ve Kürtçe şarkı söyleyerek, Munzur"da baraj yapımına karşı yürütülen kampanyaya destek vermişti.
Aksu, konser sırasında "Ben doğanın değerleriyle ilgili bütün kalbimle şuna inanıyorum, doğanın hakkı aynen insan hakkı gibi bir şey. Taşın, toprağın, denizin, ağacın, suyun hakkı var. Bu bir ekolojik hak. Bu dengeyi bozdukça, hepimiz bozulduk. O yüzden bu doğanın hakkının karşısında, tıpkı insan haklarının karşısında eğildiğim gibi saygıyla eğilmek istiyorum" demişti.
Öte yandan AKP hükümetinin Kürt açılımı çerçevesinde temaslarda bulunan İçişleri Bakanı Beşir Atalay yazar Yaşar Kemal ile de görüştü. Atalay DİSK genel merkezinde dün yaptığı açıklamada Yaşar Kemal ile evinde 2 saat süren bir görüşme yaptığını belirtti. 17 Ağustos"ta gerçekleşen görüşmede Atalay, Kürt açılımı konusunda Kemal"in de fikirlerini aldı. ANF
Demokratik açılım nerde!
Demokratik Toplum Partisi (DTP) Kars İl Başkan Yardımcısı Turgut Taşkıran, Erzurum 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından basın açıklamalarında yaptığı konuşmalar gerekçe gösterilerek tam 9 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldı.Taşkıran; 15 Şubat, 24 Mart, 8 ve 16 Nisan 2009 tarihlerinde yaptığı basın açıklamaları nedeniyle gözaltına alınmış ve 22 Nisan 2009 tarihinde tutuklanarak Erzurum E Tipi Cezaevi'ne konulmuştu.
Taşkıran dün görülen davada açıklamalarının düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamına girmesini gerektiğini ifade etti. Ancak mahkeme heyeti Taşkıran'ın Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 314'üncü maddesinin 2'nci fıkrası uyarınca `silahlı terör örgütüne üye olmak' suçunu işlediğine karar vererek 6 yıl 3 ay hapisle cezalandırmasına karar verdi. Heyet ayrıca, Taşkıran'ın okuduğu dört basın açıklamasında da `terör örgütü propagandası yaptığı' gerekçesiyle toplam 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetti.
Taşkıran, `silahlı terör örgütüne üye olmak ve terör örgütü propagandası yapmaktan' toplam 9 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldı. ANF
Bağdat'ta hedef bakanlıklar

Irak'ın Başkenti Bağdat, aylardan beri
ilk kez bu sabah şiddetli saldırılara hedef oldu.
Saldırılar, Bağdat'ın merkezinde bulunan El Salihiye, Hafız El Kadi, Bab El Muazzam, El Beyya ve Kerrade semtlerinde düzenlendi.

Bir havan topu çok sıkı korunan Yeşil Bölge"deki Maliye Bakanlığı, diğeri Parlamento binası, üçüncüsü ise valilik binasının yakınına düştü.
Diğer saldırıda ise patlayıcı yüklü araçla Dışişleri Bakanlığı hedef alındı.
Saldırılarda ilk belirlemelere göre en az 75 kişi yaşamını yitirdi, 300'den fazla da yaralı var.
Yaralıların durumlarının ciddi olmasından dolayı ölü sayısının artmasından endişe ediliyor.
TALABANİ'NİN KORKTUĞU GERÇEKLEŞTİ
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, önceki gün yaptığı açıklamada, Amerikan askerlerinin kent merkezlerinden çekilmesiyle birlikte bu tür saldırıların artmasından endişe duyduğunu açıklamıştı.

Peygamberi de Türk yaptılar

18 Ağustos 2009 Salı 12:22
Eski bakan Namık Kemal Zeybek bir konferansta "Hz. Muhammed Türk'tür" deyinci polemiğin fitilini ateşledi.
Yiğit Bulut'un kayınpederinin söylediği bu sözü kendi hazırlayıp sunduğu Sansürsüz programında tartışmaya açtı. Zeybek, Yaşar Nuri Öztürk ve Murat Bardakçı konuyu tartıştı...PEYGAMBERLER HİÇBİR KAVMİN ÇOCUĞU DEĞİLProgramda ilk sözü Yaşar Nuri Öztürk aldı. Konuşmasına "Hiçbir peygamber hiçbir kavmin çocuğu değildir. Kuran'ı Kerim peygamberleri bir kozmik zürriyetin çocukları olarak verir" diye başladı. Öztürk şöyle devam etti: "Ama tarih içinde her peygamber de diğer insanlar gibi bir coğrafyadan geliyor, bir anne babadan doğuyor. Yağmurun milliyeti olmaz, güneşin de olmaz... Peygamberler de böyledir. Onların Kuran'ı Kerim'deki adları Nur'dur, ışıktır... Peygamberlere milliyet tayin etmek gibi bir yola gitmeyelim. Ama tarihi gerçeği araştıralım."HZ. İBRAHİM SÜMER, SÜMERLER TÜRK,
HZ. MUHAMMED İBRAHİM SOYUNDAN,
O ZAMAN MUHAMMED DE TÜRKBu sözlerin ardından Yiğit Bulut sözü Namık Kemal Zeybek'e verdi. Zeybek bu sözü söylediğini kabul etti ama ardından bir düzeltme yaptı: " Kimden konuştuğuma dikkat edelim: Allah'ın yarattığı en yüce insan değil, en yüce varlıktır. Cebrailden de yücedir. Biz müslümanlar böyle inanırız. Muhammed Aleyhisselamın gelişi dünya için en büyük devrimdir. O Türkler için Türk'tür, Araplar için Araptır, Rumlar Rum diyorsa öyledir. O tüm milletlerdendir..."Zeybek ardından da neden Hz. Peygamber'e Türk dediğini şu sözlerle anlattı: "Peygamberimizin bir de beşeri hayatı vardı. Soyunun araplaşmış araplardan olduğu bir gerçek. Araplıktan önceki mensubiyeti bilinmiyor. Bir konferansta Sümerlerin Türk olduğu kanaatimden yola çıkarak şöyle dedim: 'Hz. İbrahim'in Sümerlerden olduğu söylenir. Peygamberimizin de Hz. ibrahim soyundan olduğu söylenir. Dolayısıyla Hz. Peygamber baba tarafından Türk olur. Ana tarafından araptır. Onun peygamberlik yönü değil, beşeri yönü Türk asıllı Araptır denebilir. Soy itirabiyle ister Türk olsun, ister Arap olsun, ister Grek, ister Slav olsun... Hangi soydan olursa olsun bizim başımızın tacıdır. O bize Allahın sözlerini iletti.'SÜMERLER TÜRK DEĞİLZeybek'in sözlerine Murat Bardakçı'nın itirazı vardı. Bardakçı "Namık Kemal Bey'in tek söylediğine katılıyorum. Allah affetsin!.. " dedi ve sözlerine şöyle devam etti: "Muhammed'in Hz. İbrahim'den geldiği söylenir. Fakat Hz. İbrahim'e Sümerlik isnat etmek Kuran'a terstir. Sümerler'in Türk olduğu Güneş-Dil teorisinden kalma bir fantezidir. Cumhuriyet yeni kurulmuş, o zamanın siyasi ihtiyacı olarak her şey olarak ortaya çıkmış bir şeydi Güneş-Dil teorisi. İnternethaber.
Ekonomi'de kürt açılımı

18 Ağustos 2009 Salı 12:13
Türkiye İhracatçılar Meclisi, ağustos ayı ihracat rakamlarını Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde açıklayacak.
Erdoğan SÜZER (ANKARA) / BUGÜN
Bu tercihin, son zamanda hararetli bir tartışma yaratan demokratik açılım sürecine denk gelmesi dikkat çekti...
Siyasi gündemin demokratik açılım sürecine kilitlendiği şu günlerde bir açılım da özel sektörden geldi. İhracat rakamlarını her ay farklı bir ilde açıklayan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), ağustos ayı ihracat verilerini Hakkari"nin Yüksekova ilçesinden kamuoyuna duyurmak için hazırlık yapıyor.
1 Eylül Salı günü yapılacak toplantının gerçekleşebilmesi için Devlet Bakanı Zafer Çağlayan"ın yurtdışı programlarını iptal ettirmeye çalıştığı öğrenildi. TİM İcra Kurulu önümüzdeki perşembe günü yapacağı toplantıda Yüksekova için son kararını verecek.
YOKSA TESADÜF MÜ?
TİM, geçtiğimiz aylarda aldığı bir kararla, her ay düzenli olarak farklı bir ilde ihracat rakamlarını açıklama stratejisinde değişikliğe gitti. Buna göre, ihracatı en yüksek olan illerin yanı sıra, ihracatı 1 milyar dolar ve altında olan illerden de veri açıklanması benimsendi. Bu amaçla içlerinde Hakkari"nin de yer aldığı 7 il belirlendi. Geçen ay ihracat verilerini Denizli"den açıklayan TİM, 1 Eylül"deki toplantısını, ihracatı 1 milyar doların altında olan Ordu ilinden yapmayı planlıyordu.
Ancak, bir anda Yüksekova ismi TİM"in çalışma gündemine girdi. Toplantının Hakkari Yüksekova"da yapılması konusundaki talebin Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan"dan geldiği belirtiliyor. Çağlayan"ın bu toplantıya katılabilmek için yurtdışı gezisini iptal ettiği öğrenildi.
Ancak Çağlayan"ın aynı tarihte, bu toplantının dışında, yine yurtdışında olan çok daha önemli bir randevusunun bulunduğu, Başbakanlık aracılığıyla bu randevusunu da erteletmek için girişim başlattığı belirtildi. Edinilen bilgilere göre perşembe günü toplanacak TİM İcra Kurulu, Yüksekova programını netleştirebilmek için Çağlayan"dan haber bekliyor.
YÜKSEKOVA TERCİHİ
Toplantının il merkezi Hakkari yerine ilçe olan Yüksekova"da yapılmasının nedeni ise tamamen önceden belirlenmiş stratejiyle ilgili. TİM, ihracat verilerini genelde il merkezlerinde yapıyor. Ancak, bazı ilçelerdeki ihracatçı sayısı il merkezlerindeki ihracatçı sayısını geçiyor. Yüksekova da bu gruba girdiği için toplantı yeri olarak bu ilçe belirlendi.
ALTERNATİF SAMSUN
Edinilen bilgilere göre TİM, Yüksekova programının yapılamaması halinde alternatif olarak Samsun ya da Ordu illerinde ihracatı açıklamayı planlıyor. Normal şartlarda temmuz ihracatı Ordu ilinde açıklanacaktı. Ancak otel ve uçak rezervasyonlarında yaşanan aksama üzerine toplantı Denizli"ye kaydırılmıştı.
1 Eylül"deki toplantı için ise Yüksekova"ya alternatif olarak Samsun ağır basıyor. Ancak, toplantının Yüksekova yerine Cumhuriyet"in kuruluş simgesi olan Samsun"da yapılması halinde, bunun, demokratik açılıma tepki olarak algılanmasından da endişe ediliyor.
Önkoşulsuz yol haritası mı

16 Ağustos 2009 Pazar 13:30
Taraf gazetesinin haberine göre Öcalan, Kürt meselesinde çözüme dönük ‘yol haritası’nda hiçbir önkoşul öne sürmeyecek.
PKK lideri Abdullah Öcalan"ın açıklayacağı “yol haritası”yla ilgili ayrıntılar netleşmeye başladı. Öcalan, yazımını tamamlayamadığı için avukatlarına veremediği yol haritası için A-5 ebatında, 160 sayfalık bir kareli defter doldurdu.
Aynı boyuttaki ikinci bir defterin ise beşte üçlük bir kısmı yazılmış durumda. Çarşamba günü avukatlarına teslim etmesi beklenen yol haritasında Öcalan, hiçbir ön koşul öne sürmeyecek.
Barış için “samimi ve içten bir sürecin ortaya çıkması” durumunda yol haritası örgütün silahsızlanmasıyla noktalanacak. “Barış” ve “samimiyet” konularına yol haritasında çok geniş yer ayıran Öcalan, anadilde eğitim gibi pek çok talebin bile tali planda olduğunu dile getirecek.
Samimiyet ön planda
Abdullah Öcalan, yol haritasını beklenildiği gibi a, b, c... maddeleri şeklinde, şartlar ve ön koşulların sıralandığı bir bildiri şeklinde sunmayacak. Yol haritası, iki defter dolusu, geniş değerlendirmelerin yer aldığı uzun bir metin halinde açıklanacak.
Kürt sorununa barışçı çözüm bulmak için “samimiyet” ve “içtenlik” gibi konular üzerinde uzun değerlendirmeler yapan Öcalan , yol haritasını, “barış için samimiyet ve içtenlik” üzerine kurduğunu belirtecek. Öyle ki Öcalan, anadilde eğitim talebinin bile “barışma samimiyeti”nin yanında tali planda kalacağını ve yol haritasında bir ayrıntı olarak yer aldığını vurgulayacak.
Abdullah Öcalan, yol haritasında örgütün silahtan arındırılmasıyla ilgili konuya da açıklık getiriyor. Öcalan, yol haritasını, örgütün silahsızlanmasıyla noktalanacak bir süreç şeklinde tasarlamış. Barış süreci işletildiğinde yol haritasına göre PKK, silahlara veda edecek.
Avukatlar nasıl alacak
Bu arada Öcalan"ın hazırlayacağı yol haritasını avukatlarına nasıl vereceği de merak konusu. Avukatlar, cezaevi yönetiminin yol haritasını inceleme adı altında alıp günlerce kendilerine vermemesinden endişe duyuyor.
Cezaevi prosedürlerine göre yol haritasının memurlar tarafından doğrudan kendilerine verilmesi bekleyen avukatlar, aksi durumun son günlerdeki “olumlu havaya” pek de katkı yapmayacağı görüşünde. Taraf
Açılıma aile tepkisi

16 Ağustos 2009 Pazar 23:55
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’la görüşen asker ve emniyet mensubu aileleri, hükümetin ‘Kürt açılımı’nı kabul etmediklerini söylediler. Polis Moral Eğitim Merkezi'nde yaşamını yitiren ve yaralanan asker ve emniyet mensubu ailelerin üye olduğu dernek temsilcileriyle yapılan görüşme sona erdi. Görüşmeden sonra Rize Şehit Aileleri Derneği Başkanı Kemal Aksu açıklamada bulundu. Sözüne “Açılım diye bir şey olamaz” diyerek başlayan Aksu, toplantıda herkesin görüşünü bildirdiğini söyledi. “Kürt açılımı diye bir şey olamaz” diyen Aksu, şunları söyledi: “Bu memlekette Başbakan, İçişleri Bakanı da, Başbakan da Kürt olmuştur. Hepimiz vatanseveriz. Çünkü tarih boyunca beraber savaştık. Orada Lazı, Çerkezi, Kürdü birlikte yatmaktadır. Yine beraber hareket edeceğiz, bu vatanın bölünmemesi için. Bakan bizim görüşlerimize katılmıştır. "Süreç" diye bir şeyi biz kabul etmiyoruz. Bakanımız bizim görüşümüzü almıştır. Biz görüşlerimizi bildirdik.” Atalay"a hangi görüşleri bildirdikleri konusunda ise Aksu, “Görüşler bizde kalsın. Karşılıklı bir görüş alışverişinde bulunduk” dedi. Bakan Atalay ise yaptığı açıklamada, görüşmeler zincirinin bu halkasında ailelerle görüştüklerini ifade ederek, toplantıya çağrılmadıkları için protesto eden derneklere yönelik “Türkiye"de 265 adet şehit ailesi derneği var. Tabi bunların hepsini birden toplayamıyoruz. Ben mümkün olsa gittiğim bölgelerde onlarla görüşeceğim” dedi. Yemekte aileleri dinlediğini belirten Atalay, “Tabi gelenler şehit annesi, babası, eşi, kardeşi ve bunların dernekleri, dernek başkanları. Aynı zamanda şehit yakınıdır” diyerek, bu toplantının hassasiyetine işaret etti. Kendisinin de Başbakan Recep Tayip Erdoğan"ın da yaşamını yitiren asker yakınlarıyla yakından ilgilendiğini belirten Atalay, “Bu kolay bir şey değil. Bu duygularla bu süreci konuşuyoruz. Tabi beklentileri talepleri var, hassasiyetleri var, haklılar da. Hepsini dinledik not aldık hepsi söz aldı yazılı görüş veren de oldu. Bunların hepsini değerli görüyoruz. Bu süreçte onların hassasiyetleri bizim hassasiyetimizdir” diye konuştu. Ailelerin iki tür talebi olduğunu da belirten Atalay, bu taleplerden birinin yürütülen süreçle ilgili hassasiyetler olduğunu, diğerinin ise ailelerin yaşadığı sorunlarla ilgili olduğunu kaydetti. ANF
Yüksekova'da trafik kazası

16 Ağustos 2009 Pazar 23:54
Yüksekova-Şemdinli karayolunun polis noktası mevkinde meydana gelen trafik kazasında bir çocuk ağır yaralandı.
Yüksekova-Şemdinli karayolunun polis noktası mevkinde meydana gelen trafik kazasında bir çocuk ağır yaralandı.
Olay, Yüksekova-Şemdinli karayolunun polis noktası mevkiinde meydana geldi.
Edinilen bilgilere göre, Şemdinli"den istikamatine gelmekte olan plakası ve sürücüsü oğrenilemeyen bir araç yoldan geçen Ozan Dilmaç (12)bir çocuğa çartı.
Ağır yaralı olarak Yüksekova Devlet Hastanesine kaldırılan Dilmaç yapılan ilk müdahalenin ardından Van"a sevkedildi.
KCK patlamayı kınadı

15 Ağustos 2009 Cumartesi 15:46
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, İstanbul’da bir kişinin ölümüne birinin de yaralanmasına yol açan patlama ile hiçbir ilgilerinin olmadığını belirterek, saldırıyı yapanları kınadı. KCK, “provokatif bir saldırı” dedi
Tek yanlı eylemsizlik kararını aldıkları 13 Nisan tarihinden bu yana bu karar uyduklarını belirten KCK, bu karara bağlık kalmakta ısrarlı olduklarının da altını çizdi. KCK açıklamasında 14 Ağustos gün İstanbul"da bir kişinin ölümüne ve bir kişini yaralanmasına yol açan saldırı ile hiçbir ilgilerinin olmadığını belirterek, “provokatif saldırı” olarak değerlendirdi. ANF
kaynak:www.zaphaber.com
Özkök, ROJ'a cevap verdi
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, ROJ TV program editörlerinden Erdal Er'in Günlük gazetesinde yayınladığı yazısının kendisine yaptığı 'Roj TV'ye katılsın' teklifine yanıt verdi
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, ROJ TV'de yayınlanan ROJ AKTÜEL programının sunucusu Erdal Er'in geçtiğimiz gün kendisine yaptığı 'ROJ TV'ye katılan' teklifine yanıt verdi. Er, geçtiğimiz gün Günlük gazetesinde yayınladığı yazısında Özkök'e 'ROJ TV'ye katılsın' teklifinde bulunmuştu. Özkök bugünkü köşesinde Er'e yanıtı verdi. 'ROJ TV'ye çıksaydım' başlığı yazdığı yazda Er'in zarif bir üslup ve içerikle davette bulunduğunu belirtti.
Er'in davetinden 'Siyasileri, meslektaşlarımızı ve kamuoyunu cesaretlendiren yazılar yazdınız ve önemli adımlar attınız. 'Siz de takdir edersiniz ki bu yetmiyor, daha fazlasını yapmanız lazım. Diyorum ki, son aylarda yakaladığımız iyimser iklimde, medyanın dilinin değişmesinde, Kürt meselesinin geniş çevreler tarafından tartışılmasında büyük katkılarınız oldu ve daha olacağına inanıyorum. Önemli bir medya grubunun başındasınız.Çoğumuzdan daha fazla güce sahipsiniz. Toplumsal barışa olabilecek katkınızı bildiğimden dolayı, medyanın savaş dilini terk edip barış dilini kullanmasında ve toplumlar arasında oluşan önyargıların kırılmasında önemli bir rol oynayabilirsiniz' satırlarını köşesine taşıyarak kendisinin bu sözlerden etkilendiğini yazdı.
'Böyle bir çağrının gelmesini önemsiyorum'
Özkök konuyu gazetede tartıştığını belirterek şunları yazdı: 'Yazı işlerindeki arkadaşlarıma danıştım. Bir bölümü çok içten bir şekilde 'Mutlaka katılmalısınız' diyor. Bir kısmı, ihtiyatlı bir havada. Ama hiçbiri 'Kesinlikle katılma' havasında değil. Böyle bir çağrının gelmesini önemsiyorum. Çünkü, 'Karşı tarafın sesini de dinleme' duygusunun harekete geçmesi, başlı başına umut verici bir gelişmedir. Şuna ben de inanıyorum. Daha bazı başka şeylerin de yapılması gerekir. Her tarafta ezberleri bozacak cesur adımlar atılmalı. İmralı'daki Öcalan'ın da, dağdaki yöneticisinin de, militanının da ve tabii ki ROJ TV'nin de. İktidarın böyle bir açılım yapma cesaretini gösterdiği şu günlerde, herkesin kullandığı üsluba, gündeme getirdiği konulara çok dikkat etmesi gerekir diye düşünüyorum. Zaman, provokasyon zamanı değil, tam aksine provokasyonlara mani olma zamanıdır.'
'Türkiye bu defa fırsatı kaçırmamalı' uyarsında bulunan Özkök, süreci desteklediğini açıkladı. ROJ TV'ye katılsaydım ne söyleyeceğim belli diyen Özkök, kendisinin de bir yol haritası olduğunu belirterek 'yapılacak işler' diye şunları sıraladı: 'Bu süreç 'çatışmasızlık' gibi kavramlarla yönetilemez. Onun için PKK, silahı bıraktığını ve artık tamamen siyasi platforma geçtiğini kesin bir dille açıklamalı ve militanlarını Türkiye dışına çekmeli.PKK ayrıca, mayın haritalarını vermeli. İmralı, bu sürece destek verdiğini, bütün netliğiyle duyurmalı.
Buna karşılık devlet de başbakanının ağzından, saldırı olmadığı, eylem yapılmadığı sürece operasyon düzenlenmeyeceğini taahhüt etmeli.
DTP tarafı, Anayasa'ya 'etnik' ifadelerin konulması ısrarından vazgeçtiğine göre, demokratik bir anayasanın yapılması için derhal çalışmalara başlanmalı. Bu anayasada, resmi dilin Türkçe olduğu vurgulanmalı, ancak anadillerin öğrenimi, öğretimi, geliştirilmesi teminat altına alınmalı.Bu sürece DTP'nin daha aktif katılabilmesinin şartları yaratılmalı.
Aynı dönemde, PKK militanlarının tekrar topluma kazandırılması için, psikolojik çerçevesi çok dikkatli hazırlanmış bir plan uygulamaya konmalı.
Şehit ve gazi aileleri öncelikle dinlenmeli, gelişmeler onlara anlatılmalı ve onların desteği alınmalıdır. Ayrıca şehit ailelerinin, gazilerin yaşam koşullarının ve kalitesinin geliştirilmesi için özel bir plan uygulamaya konmalıdır.
Bu süreç, ne Türklerin ne Kürtlerin gururunu kırmayacak bir psikoloji ile yönetilmeli.
Türklerle Kürtlerin geçmişte ortak idealler etrafında verdikleri mücadeleler, paylaştıkları acılar, birlikte yaşama kültürünü geliştirecek örnekler işlenmeli, Türk ve Kürt aydınların, psikologların yardımları alınmalı.
Yerel Yönetim Kanunu gözden geçirilerek, çözümün siyasi temeli kuvvetlendirilmeli.'
Cesur olma çağrısında da bulunan Özkök, 'Ezberler bozulup, eller tetikten çekildiğinde, çok daha tatmin edici, çok daha gerçekçi ve etkili yollar bulunabilir' dedi.
DİHA kaynak :www.zaphaber.com
Cenaze Hakkari yolunda!

14 Ağustos 2009 Cuma 17:09
Hatay'da çatışmada yaşamını yitiren Hakkari İl Genel Meclisi Başkanı Ferzande Yılmaz'ın kardeşi Musa Yılmaz'ın cenazesi Hakkari'ye doğru yola çıkarıldı.
Haber: Nihat Fırat / YÜKSEKOVA HABER
Fırat Haber Ajansı"nda yer alan bilgiye göre; geçtiğimiz hafta içerisinde Hatay'ın Karlısu beldesi ile İskenderun ilçesi Domuztaşı bölgesi arasında kalan bölümde, güvenlik güçleri ile PKK"liler arasında çıkan çatışmada ölen PKK"lilerin kimlikleri belirlendi.
Hayatını kaybeden 2 PKK"linin 1975 Başkale/Van doğumlu Musa Yılmaz (Hamza Başkale) ile 1986 Batman doğumlu Ahmed Vatan Ekmen (Canfeda Welat Mahir) olduğu öğrenildi.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz hafta Hatay"da yaşanan çatışmada 1 asker ve 1 PKK"li yaşamını yitirirken, 1 asker de yaralanmıştı.
Hatay'ın Karlısu beldesinde güvenlik güçleri ile PKK"liler arasında çıkan silahlı çatışmada yaşamını yitiren PKK"lilerden Hamza Başkale kod adlı Musa Yılmaz"ın, Hakkari İl Genel Meclisi Başkanı Ferzande Yılmaz kardeşi olduğu öğrenildi.
Öldürülen kardeşi Musa Yılmaz'ın cenazesini almak için, annesi Rabia Yılmaz ve akrabalarıyla Hatay'a gelen Ferzande Yılmaz, savcıyla görüşmek için öğlen saatlerinde Antakya Adliyesi'ne geldi.
“BENİM KARDEŞİM ÖLDÜ, BAŞKA AİLENİN ACISI OLMASIN”
Adliyeye, üzerleri aranarak giren Yılmaz ve yanındakiler, adliye çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Barış istediklerini belirten Yılmaz, "İki taraflı ateşkes olsun, hiçbir ailenin acısı olmasın ve kimse ölmesin. Benim kardeşim öldü, başkalarının kardeşi ölmesin, başka ailenin, evlerin acısı olmasın. Barış elleri havada kalmasın, kan dursun. Bin yıldır beraber yaşıyoruz, bin yıl daha yaşayacağız." dedi.
Hiç Türkçe bilmeyen ve Kürtçe konuşan, söyledikleri oğlu tarafından tercüme edilen Musa Yılmaz"ın annesi Rabia Yılmaz da kendisinin yüreğinin yandığını, başka anaların yüreğinin yanmasını istemediğini belirtti.
"BAŞKA ANALARIN CİĞERİ YANMASIN"
Rabia Yılmaz, ağlamayacağını belirterek, "Benim oğlumun acısını yaşatan Başbakan ve Genelkurmay Başkanı da benim acımın aynısını yaşasın" diyerek tepki gösterdi. "Ben evladımı yitirdim, ciğerim yanıyor. Başka anaların ciğeri yanmasın" diyen anne Yılmaz, "Barış istiyoruz, barış istiyoruz, barış istiyoruz" şeklinde feryat etti.
CENAZE YÜKSEKOVA'DA TOPRAĞA VERİLECEK
Hakkari'ye doğru yola çıkarılan cenaze nedeniyle yoğun güvenlik önlemi alınırken, basın mensuplarının ise cenazeye yaklaşmaması için yer yer müdahale edildi. Musa Yılmaz"ın ailesi cenazesini teslim alarak, Yüksekova'ya doğru yola çıktılar.
CİLO KÜLTÜR SANAT FESTİVALİ İPTAL EDİLDİ
Yaşanan bu gelişmeler sonrası Yüksekova Belediyesi ve Yüksekova Kent Konseyi"nin 16-17 Ağustos tarihlerinde Gürdere"de (Cıvyan) düzenleyecekleri Cilo Kültür ve Sanat Festivali"nin de iptal edildiği bildirildi.
Konu ile ilgili Yüksekova DTP ilçe binasında, Yüksekova Belediye Başkanı Ruken Yetişkin ve Yüksekova DTP İlçe Başkan Vekili Arif Karay bir basın açıklaması yaptılar.
"FESTİVALİ ETİK BULMADIK"
Yüksekova Belediye Başkanı Ruken Yetişkin yaptığı açıklamada, "Barışın tartışıldığı bu süreçte Yüksekova Belediyesi ve Yüksekova Kent konseyi olarak Gürdere (Cıvyan) köyünde 16/17 Ağustos tarihlerinde Cilo Kültür ve Sanat Festivalini düzenlemek istedik. Ancak Hatay"da yaşanan çatışmada Yüksekovalı bir evladımızı kaybettik. Bu yüzden Yüksekova'da bir festivalin yapılmasını etik bulmadık. Kent konseyi ile birlikte bu festivali iptal etmeyi uygun bulduk."dedi.
Eruh, Festivale Hazır

14 Ağustos 2009 Cuma 16:58
Siirt, Eruh Belediyesi'nin 15-16 Ağustos Tarihleri Arasında Düzenleyeceği 1. Eruh-çırav Doğa ve Kültür Sanat Festivali'nin Programı Belli Oldu. Basın Toplantısı ile Açıklanan Programda, Çişitli Paneller ve Kültürel Etkinlikler Yer Alıyor
Siirt, Eruh Belediyesi'nin 15-16 Ağustos tarihleri arasında düzenleyeceği 1. Eruh-Çırav Doğa ve Kültür Sanat Festivali'nin programı belli oldu. Basın toplantısı ile açıklanan programda, çişitli paneller ve kültürel etkinlikler yer alıyor.
Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, DTP Siirt İl Başkanı Sıdık Taş ve Eruh DTP İlçe Başkanı İbrahim Şen'in de aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin katıldığı basın toplantısında açıklamayı okuyan Eruh Belediye Başkanı Mehmet Melih Oktay festival için hazırlıkların tamamlandığını söyledi.
Hakkari'de çıkan çatışmada hayatını kaybeden Muhsine Ete'nin (Sema) cenazesinin Siirt'e getirileceğine dikkat çeken Oktay, "Festival çalışmalarımız coşkuyla sürerken, çatışmalı ortamın sonucunda tekrardan şahadet haberleri gelmekte ve Siirt'te bir anne yine göz yaşı dökmektedir." dedi.
Oktay'ın ardından söz alan Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak da bütün Türk aydınlarının, demokrasi dostlarının ve insan hakları savunucularının festivale davetli olduğunu söyledi. 15 Ağustos'ta başlayacak festival, 16 Ağustos yapılacak basın açıklaması ile sona erecek.
Türk: Öcalan'sız başarı olmaz

14 Ağustos 2009 Cuma 15:35
DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, Reuters'a yaptığı açıklamada "Öcalan'ı yok sayarak başarı olmaz. Yol haritası sürece katkı sağlayacaktır" dedi.
Avukatlarının bugün görüştüğü Öcalan'ın PKK'nin kuruluş tarihi olan 15 Ağustos'ta açıklama yapıp yapmayacağı merakla beklenirken, Türk'ten açıklama geldi. Türk, Öcalan'ın muhatap alınması gerektiğini belirtti.
Öcalan'ın yol haritası açıklayacağına dair işaret veren DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Reuters'a yaptığı açıklamada "Öcalan'ı yok sayarak başarı olmaz. Yol haritası sürece katkı sağlayacaktır" dedi.
PKK'Yİ ETKİLEYECEK İSİM ODUR, SÜRECE KATILMALI
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, "Abdullah Öcalan'ın sürece dahil edilmesini istiyor musunuz? '' sorusuna şu yanıtı verdi:
''Taraflardan biri midir, biridir. PKK üzerinde önemli bir etkinliği var mı, var. Toplum tarafından önemsenen bir isim midir, isimdir. O zaman sürecin gerçekten demokratik, barışçıl bir sürece, çözüm sürecine evrilmesi konusunda etkili olan herkesin hassasiyetini, söylediklerini dikkate almamız gerekiyor. Sonuçta elinde silahı tutan PKK'dır. PKK'yı en fazla etkileyecek olan o. siyasetin de başıdır. Öncüsüdür. O zaman onun söylemlerinin, bu sürecin barışçıl bir sürece evrilmesine etkili olacağını düşünüyorsak, onun söylediklerini de önemsememiz gerekiyor, dikkate almamız gerekiyor.''dedi.
DBH muhattap Kürt halkıdır

14 Ağustos 2009 Cuma 11:49
Siyasi parti ve hak örgütlerinin oluşturduğu Demokrasi İçin Birlik Hareketi, hükümetin Kürt açılımında acil yapması gerekenleri açıkladı.
Çok sayıda sivil toplum örgütü ve siyasi partinin bir araya gelerek oluşturdukları Demokrasi İçin Birlik Hareketi (DBH), "Kürt açılımı sürecinin uluslararası ve yerel egemen güç odaklarının barışçıl yöntemlerle yürüttükleri bir tasfiye harekatı olmaktan çıksın" dedi. "Kürt halkının talepleri doğrultusunda demokratik çözüm sürecine dönüşmesini" istedi.
Dün (14 Ağustos) TMMOB'da yapılan basın açıklamasına katılan yürütme kurulu üyeleri Şamil Altan, Türkan Uzun ve Tuncay Yılmaz yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
PKK 1 Eylül Dünya Barış Günü'ne kadar sürecek olan eylemsizlik kararı iyi değerlendirilsin. Hükümet bu süreci kalıcı kılmak için operasyonlara son ver, özgür, demokratik, barışçıl tartışmanın ve karşılıklı güven verici adımların atılmasının yolu açılsın.
Farklı düşüncelerin ve çözüm önerilerinin ifade edilmesinin önündeki yasal engeller hızla kaldırılsın ve Kürt sorununu bütün boyutlarıyla ele alabilecek özgür tartışma ortamı yaratılsın.
Demokratikleşmek için anayasanın ve yasaların değişmesini beklemeden toplumda barış düşüncesinin egemen olması için geçici yasalarla, okullarda, medyada, kültürel her türlü kurumda şoven ve ırkçı propaganda yasağı getirilirken barış ve dostluk düşüncesinin yaygınlaştırılması için özel teşvikler yaratılsın.
Sorunun çözümünde gerçek muhatapları olan Kürt halkı ve siyasi irade olarak gördüğü Abdullah Öcalan ile diyalog kanalları açılmalı, özgür bir müzakere süreci başlatılsın.
PKK'nin yasal varlığı tanınsın, legal siyasi alanda var oluşunun hukuki ve siyasi koşulları yaratılsın.
12 Eylül rejiminin dayatmaları sonucu kabul edilmiş olan Anayasa iptal edilerek yerine asker ve sivil bürokrasinin siyaset üzerindeki egemenliğine son veren, demokratik, adil, eşitlikçi ve insan hakları ve özgürlüklerini esas alan yeni bir anayasanın geçirilmesi çalışması başlatılsın.
Yeni Anayasa hiçbir etnik kimliğe, kültüre, dile, dine vurgu yapmadan, tüm kimliklerin ve kültürlerin eşit ve özgürce bir arada yaşayacağı demokratik koşulları yaratılsın.
Yerel ve bölgesel özerk yönetimlerin kurulabilmesi için Türkiye'nin idari yapılanmasında anayasal düzenleme yapılsın.
Kürtçe başta olmak üzere, bütün ulusal topluluklara anadilde eğitim hakkı sağlanmalı, nüfusun büyük çoğunluğunun Kürt dilini konuştuğu yerlerde Kürtçe, resmi dil olarak kullanılsın.
"Kadınlara karşı işlenen suçlar araştırılsın"
Kirli savaş döneminde işlenmiş olan savaş suçlarının araştırılması ve sorumlularının gereken muameleye uğratılmaları için tarafsız olması garanti edilecek bir hakikatleri araştırma komisyonu kurulmasını ve cinsel şiddete uğrayan kadınlar için "kadınlara karşı işlenen suçlar komisyonu" kurulmasını isteyen DBH üyeleri, tecavüzün savaş suçu olarak kabul edilmesini istediler.
Platform ayrıca savaşın mağdur ettiği ailelere maddi yardım sağlanmasını, köylerine dönmek isteyenlerin uğradıkları zararların karşılanmasını ve koruculuk kurumu ve JİTEM'İn kaldırılmasını talep ettiler.(BÇ) BİA
Sanatçı Ferhat Tunç, geçtiğimiz günlerde Manisa, Turgutlu'da vermeyi planladığı konserin kaymakamlık tarafından engellendiğini söylüyor. Tunç'ın İçişleri Bakanı'na yazdığı açık mektubu aktarıyoruz.
|
|
 |
|
|
|
|
|
|


Çok Yakında birbirinden
güzel videolar ve Resimler
sizlerle olacak. |
|
|
 |
|
|
|
|